Güç çeviriciler, şebeke entegrasyonunun ana bileşenleri. Şebeke bağlantılı, ada ağlı ya da mikro şebeke çözümü gibi farklı şekillerde konfigüre edilebilen, TRUMPF Hüttinger TruConvert Serisi birbirinden farklı depolama uygulamaları için esnek çözümler sunuyor. Modüler yapıdaki sistem ihtiyaçlar doğrultusunda ayarlanabiliyor ve ölçeklendirilebiliyor. Bu da size çok çeşitli avantajlar sunuyor – bu çerçevede entegratör konumunda olmanız ya da ticari ve endüstriyel alanda çalışıyor olmanız fark etmiyor. Uygun maliyetli bir şekilde ortaya koyulabilen kompakt enerji depolama sistemleriyle enerji kaybı düşük kalırken, enerji, yüksek hacimlerle toplanıp depolanabiliyor. Tüm bu avantajlar, TRUMPF Hüttinger'de tek bir batarya güç çeviricisi modelinde bir arada sunuluyor. Yüksek kaliteli güç sistemleri üretiminde sahip olduğumuz 30 yılı aşan deneyimimizle, bu alandaki tüm gereklilikleri en iyi şekilde bir arada karşılayabilen bir güç çevirici nesli geliştirdik. Sonuç: Rakipsiz boyutlarla rakipsiz bir esneklik.
Şebekeye bağlı batarya güç çeviricileri, besleme şebekesiyle enerji alış verişini mümkün kılar ve Enerji Yönetimi Sistemleri (EMS) üzerinden, yenilenebilir kaynaklardan elde edilmiş olan fazla enerjiyi ihtiyaç duyulacağı anda yeniden kullanıma sokmak üzere depolar. Ada ağı ya da mikro şebeke çözümlü güç çeviricileri, kendi şebekelerini oluşturur ve ihtiyaç durumunda güneş enerjisi sistemleri ya da jeneratörlerle eksiksiz güç temini çözümlerine entegre edilebilirler.
Batarya güç çeviricileri, endüstriyel şebekeleri stabilize ve optimize eder. Ayrıca, rejeneratif enerji kaynakları ile (güneş ya da rüzgar enerjisi, kojenarasyon sistemler ) kombine bir şekilde de kullanılabilirler. Güç çeviricilerini bugün ayrıca otomobil, forklift ya da golf arabası şarj istasyonu altyapılarında veyahut sinyal direk ve kuleleri ya da gemi gibi ağdan uzak ve kapalı çözümlerde de görmek mümkün.
Batarya güç çeviricileri, kurşun bataryalı, akışlı bataryalı, lityum-iyon ya da ikinci ömür bataryalı depolama çözümleri olarak müşteri ihtiyaçlarına göre konfigüre edilebiliyor.
Müşteriye özel çok çeşitli konfigürasyon olanakları sayesinde, batarya depolama sistemi her zaman mevcut güncel gereksinimlere uyarlanabilir. Sistem, ihtiyaç halinde ilave enerji kaynaklarıyla genişletilebilir ya da sisteme bir elektrik şarj istasyonu eklenebilir.
İster şebekeden bağımsız, ister mikro şebeke (Droop Control) ya da "sanal" empedans fark etmiyor – sistemlerimiz, şebeke entegrasyonunda size son derece yüksek bir esneklik sunuyor. "Sanal" empedans donanımlı TruConvert AC 3025, döner bir senkron makinesinin eylemsizliğini simüle edebiliyor. Böylece, yerel şebekenizde de olduğu gibi işletimin, gerilim kaynağı olması mümkün olabiliyor.
TruConvert Serisi, 0 – 75 V arasındaki batarya gerilim aralığının tamamını karşılıyor. Bu sayede de elektrolit oluşturma 0 V'da gerçekleşebiliyor. Bu da akışlı batarya söz konusu olduğunda, ilave bir ünite ihtiyacını gereksiz kılıyor.
TRUMPF Hüttinger, 48V – 900V arasında geniş bir gerilim aralığında çözümler sunuyor; ya doğrudan AC bağlantısı ya da DC-DC konvertör olarak. Bu sayede batarya tasarımınızda (hücre sayısı) size, geniş bir hareket alanını mümkün kılmış oluyoruz.
Daha az kayıp, verimliliğin yükselmesini ve buna paralel olarak da soğutma maliyetlerinin azalmasını sağlıyor. Böylelikle soğutmaya daha az ihtiyaç duyuluyor ve kullanım ömrü daha da uzuyor, çünkü&yarı iletken bileşenlerin aşınması belirgin ölçüde azaltılmış oluyor. Tüm bunlara ek olarak, son derece yüksek bir sistem kullanılabilirliğinin sunduğu avantajlar da sizi bekliyor: birden çok bileşenin yer aldığı paralel bağlama sayesinde sisteminiz her zaman kullanıma hazır oluyor.
TRUMPF batarya güç çeviricileri ile "aşırı indirgenmiş, planlanmamış çalışmama süreleri" avantajına sahipsiniz. Bu avantajı mümkün kılan unsurlar, TRUMPF ürünlerinin endüstri seviyesi tasarımları ve dünyanın dört bir köşesine erişen TRUMPF servis ağı. Gerçek Zamanlı Veri İzleme ve Uzaktan Teşhis uygulamaları sayesinde Endüstri 4.0 için hazırsınız. Tüm bileşenler, güvenli bir OPC UA aracılığıyla buluta bağlanabiliyor. Ethernet tabanlı hızlı iletişim protokolü, büyük boyutlardaki veri akışlarını gerçek zamanlı olarak sağlayabiliyor. Aynı şekilde verilere dayalı makina öğrenimi ve optimal bakım aralıkları da destekleniyor.
Yeni iki yönlü ve modüler güç çevirici nesli, akışlı batarya ve lityum-iyon batarya sistemlerinin enerji verimli bir şekilde çalıştırılması için özel olarak geliştirildi. Akü ve batarya üreticileri, entegratörler ve kullanıcılar için geleceğin gereklerini karşılamaya hazır bir konsept özelliğini taşıyor.
Redox-Flow-Batterien ermöglichen Ihnen ein hohes Maß an Freiheit beim Batteriedesign und benötigen keine zusätzliche Einheit. Ein großer Vorteil liegt in der Kompatibilität bzw. Interoperabilität mit mehreren Wechselrichtertechnologien (Drittanbieter). Anwender können sich auf ein sicheres System im Ereignisfall (Kurzschluss) verlassen und reduzieren ihre Service- und Reparaturkosten deutlich, da die Niederspannungs- und Hochspannungsabschnitte isoliert sind und die Fehlerausbreitung somit begrenzt wird.
Lithium-Ionen-Batterien können sehr frei gestaltet werden, besonders was die Anzahl der Batteriezellen angeht. Sie können verschiedene Einheiten von 25 kW bis zu MW bauen; lediglich die Spezifikation eines Produktes muss bekannt sein. Spätere Erweiterungen sind unkompliziert möglich. Insgesamt profitieren Sie von der deutlich höheren Redundanz im Gesamtsystem.
Sie können das gleiche Design für mehrere Regionen auf der Welt verwenden (Nieder- und Mittelspannung) und somit Märkte in höheren Leistungsbereichen erschließen. Die Lagerung vor Ort gestaltet sich einfach, da nur ein Modell bestellt werden muss. Mit dem Speichersystem lässt sich ein eigenes Netz erstellen und jede Art von Lasten speisen (asymmetrisch, einphasig). Eine Integration in das Micro-Grid ist unkompliziert - ohne zusätzliche Kommunikation oder Verkabelung zwischen den DERs (Distributed Energy Resources).
Die hohe Dichte und kompakte Bauweise der Storage-Lösungen von TRUMPF erleichtern Ihnen die Planbarkeit der mechanischen Konstruktion deutlich. Das modulare Konzept ermöglicht Redundanz bei geringeren Kosten: Fällt ein Gerät aus, können die noch laufenden Geräte die Last kompensieren.
